Çağdaş Bir Dokumacı ile Osmanlı Saray Halıları
Fırat Naziroğlu
Uluslararası bir sanatçı olan Fırat Neziroğlu ile Arkas Sanat Merkezi' nin"Osmanlı Saray Halıları" sergisini gezdik. Henüz gezemeyenler ve yeniden görmek isteyenler için farklı bir pencere açacağını düşündük.
"İzmir için iyi birşey yapmak" isteyenlerden olan Fırat Neziroğlu ile, kurucusu olduğu Lab Alternative Arts' ın 1 Nisan' daki açılışı öncesi, çok keyifli ve eğitici bir söyleşi yaptık.
Çağdaş ve
Geleneksel Dokuma Sanatı arasında ayrışan ve buluşan noktalar
nelerdir?
Kökleri dünya tarihinin
en eski örneklerine dayanan Anadolu Dokumacılığı; Çatalhöyük’te
bulunan dokuma parçaları ile bizlere büyük bir hazinenin üzerinde
durduğumuzu hatırlatır.
Geleneksel Anadolu
Dokumaları birer alfabedir. Dokuyucunun hüznünü, mutluluğunu,
söyleyemediklerini aktardığı geçmişten gelen bir tablet
gibidir. Günümüzde de Çağdaş Sanatın geldiği nokta benzer
değil midir? Çağdaş Sanat Üreticisi de dışa vurumunu aynı
şekilde eserlerindeki simge ve semboller ile aktarmaz mı bizlere?
Geleneksel dokuma
sanatının kendine has kuralları ve kalıpları vardır. Bu
kurallar nesilden nesile aktarılmış, değiştirilmesi yazılı
olmayan sözel yollarla yasaklanmıştır. Geleneksel Sanatımıza
yön veren en önemli kurallar dini gelenekler çerçevesi içindedir;
kişileri resmetme geleneği olmadığı için derin bir doğa
betimlemesi görülmektedir. Hayvanlar ve bitkilerin yorumlanması
geleneği yanında tipografik tasarımlar tam anlamıyla ruhani bir
yolculuk içindedir.
Simge ve semboller,
içerdikleri dini ve mistik anlamlarla düzenlenir. Birbiri ardına
tekrar eden geometrik diziler ve şekiller; dünyayı anlamaya
çalışan dönemin insanları için birer içsel yolculuktur.
Anadolu göçebe kültürü, Selçuklu ve Osmanlı kültürleri
birbiri üzerinde gelişip her biri ayrı simge ve sembollerle bize
eşsiz örnekler sunar.
Çağdaş dokuma
sanatının literatüre giren en önemli kelimesi LİF SANATI
olmuştur. Bu kelime dilimize, akademik birçok kaynakta
görülebileceği üzere Suhandan Özay’ın hediyesidir. Çağdaş
dokuma sanatının kendini ifade ediş biçimi bireysel yaşam
detaylarından ilhamla çok çeşitlidir. Günümüz sanatçıları;
malzemede sınır tanımaz halde ve tekstil tekniklerini belirli
kurallara bağlı kalmadan yorumlamaktadır. Uluslararası lif sanatı
sergilerinde izlediğimiz pek çok eser; dokuma, örgü, baskı,
dikiş, aplike, binpare gibi tekniklerin yorumlarıdır. Çağdaş
halıları incelediğimizde, desenlerin birer yağlıboya gibi
dokunduğunu görürüz. Halılar birer tablo olma yolunda
ilerlemekteler. Evlerimizde kullandığımız halılarda rölyef
etkiler görmekteyiz. Soyut sanatın yoğunluğundan gerçekçiliğe
geçiş günümüz dokumacılığı için son dönem eğilimleri
arasında önde durmaktadır.
Geleneksel dokuma
sanatından teknik, üslup açısından ilham aldığınız
özellikler nelerdir?
Geleneksel Anadolu Dokuma
tekniğini hiç değiştirmeden aynı şekilde uyguluyorum. Bu kadim
bilgi, içinde çok derin anlamlar barındırıyor. Dokuma hayat
gibidir. İlk sırayı dokumadan üzerine yeni sıraları inşa
edemeyiz. Hata yaptığımızı fark edip sökersek ipliğimizde
izlerini görürüz.
Ancak Üslup açısından
geleneksel yöntemler arasında sadece renk dizilerinin kullanılış
biçimlerinden etkileniyorum. Zaman içinde gelişen sosyal ve
kültürel yaşamın sonuçlarını değerlendiriyorum. Benim için
en belirleyici durum günümüz insan halleri. Sanat dilimi
belirlediğim, sınırlarımı çizdiğim tüm değerler, dokuduğum
portrelerin gözlerinde saklı.
Dokumada gerçekliğe
ulaşmak için tam bir geleneksel Dokuma Ustası gibi çalışıyorum.
Ancak aradığım daha başka cevaplar var.
“Gece; ay ışığının
aydınlattığı sokaktaki ışık ve gölge arasında nasıl bir
kontur vardır?” , “Nehrin suyu, denizin suyu ile karıştığında
bu iki su arasında nasıl bir çizgi vardır” sorularının
cevabını arıyorum.
Osmanlı’dan
günümüze dokumacılığa bakış açınız ? (
değişimler-gelişmeler)
Osmanlı’nın zengin
dokuma kültüründe benim için en belirgin malzeme ipek. İpek
dokumaların günümüzde eski kalitesiyle dokunamamasının gözden
kaçan çok önemli bir nedeni var. Kentlerdeki plansız yapılaşma.
İpek; ipek böceğinden elde edilir, İpek böceği dut ağacı ile
beslenir. Bursa’nın en verimli dutluk arazileri üzerinde artık
binalar var. Kendi ipeğimizi üretecek alanımız yok denecek kadar
az. Koyunların dolaşacağı, otlayacağı alanlar da aynı
şekilde. Çukurova’nın pamuk tarlalarından söz etmek bana hüzün
veriyor. Bu gözden kaçan durum yıllar içinde bizi çok gerilere
götürdü.
Bunun yanında
endüstrinin gelişmesi sonrası, bilişim sektörüyle birleşen
fikirler doğrultusunda dokuma tezgâhları bilgisayar desteği ile
çalışmaya başladı. Desenlerdeki kusursuzluk benim için bir
kusur. Hız çağında, artan talebi karşılamak için üretilen tek
tip dokumalar benim için plastik poşetlerden farksız. Dokuyucunun
elinden çıkan her ilmek ya da düğüm kendinden izler taşır,
ruhunu yansıtır. Bazen küçük hatalar bizi düşünmeye sevkeder
ve dokunmuş yüzey ile bağ kurmamıza yardımcı olur. Bugünün
sabrı, hızlı yaşam biçimimize tezat.
Eserlerinizde esas
aldığınız geleneksel unsurlar nelerdir?
Esas aldığım
geleneksel unsurlar görsel değil, hislerle ilgili.
Bati müziğinde (tampere
sistemde) iki yarim ses bir tam sesi oluşturur. Türk müziğinde
ise iki tam ses arasında 9 koma sesi... Bu 9/1 ara seslere "ARIZA"
derler. Her arızaya da bir dizi oluştururlar. Bu arızaların
dizisine "MAKAM" denir.
İşte ben de hata
yapmaktan bu yüzden korkmam. Aynen eski zaman yorumcuları gibi.
Hatalarım ahenkle dokumalarıma yansırsa belki bir makam bulurum
diyerek... Dokuma yaparken hep ayni teknik ile çalıştım.
Alışılagelmiş dikdörtgen kilimler dokumak. Desenleri ve zemini
dokurken çok vakit kaybettiğimi düşündüm. Acaba zemini
dokumazsam, sadece deseni dokursam "NE OLUR?" diyerek bir
deneme yaptım. Zeminde boşta kalan çözgü iplikleri beni rahatsız
edince acaba "MİSİNA KULLANSAM NE OLUR?" diyerek misina
zemin üzerine boşluklar içinde yüzen insan portrelerinden oluşan
kilim desenleri dokumaya başladım.
Böylece daha önce
örneği olmayan, şimdiye kadar taklit edilemeyen (taklit edilse de
artık bir öneminin olmadığı) kendi dilim dediğim bir alan
keşfetmiş oldum. Her dokumada birçok hata yapıyorum, bu hatalar
beni gerçekliğe yaklaştırıyor. Yaklaştıkça problemler
büyüyor. Büyüdükçe çözüm yolları artıyor. Arttıkça
öğreniyorum, düşünüyorum, okuyorum, dokuyorum... Okudukça
geçmişten dersler alıyorum.
Ritüellerin, simge ve
sembollerin hayatın içine işlemesine; “an”daki farkındalığın,
bir dokuyucunun, bir ebru sanatçısının, bir hat sanatçısının
nefesi ile parmaklarının ucundaki bağda olduğuna inanıyorum.
Osmanlı halılarında
sizi en çok ne etkiledi?
Osmanlı
Halıları sergisini gezerken boyutlardan çok etkilendim. Boyumu
aşan dokumaların nasıl dokunduğunu düşündükçe zaman içindeki
hızlı temponun nasıl değişkenlik gösterdiğine şaşırıp
kaldım. Dokumaların çözgü sıklıkları (dikey gerilen, üzerinde
dokuma yapılan ipler ) beni her zaman şaşkına çevirir. Çocuk
dokuyuculara neden gereksinim duyulduğunu hatırladım. Bir
metrekare alanda 6000’den fazla düğümü olan bir dokumaya hangi
incelikte parmakların gerektiğini bir de siz hayal edin.
Renklerin kombinasyonları
ve desen çeşitliliğinden çok etkilendim. Bitki örtüsü,
çiçekler, dönemin giyim modası, mimarisi ne kadar da etkili
seçtiğimiz tasarım öğelerinde. Durup, sindirip, inceleyerek
geçirdiğimiz her gün yaşamımızı görsel bir şölene çevirmek
için yeter de artar bile.
Sergideki halıların
hangi tezgahlarda dokunduğunu gösteren açıklamalar herşeyin ne
kadar basit olduğunu anlatmaya yeter de artar bile. Birbirine
çakılmış 4-5 tahta parçası arasına gerilen iplikler kadar
basit. Hünerli ve sabırlı ellerden çıkan inanılmaz desenler
gördüm bu sergide.
Geleneksel
Dokumacılığın günümüze kadar taşınmasında rol oynayan
faktörler sizce nelerdir?
Biz öyle zengin bir
kültürle yoğrulmuşuz ki; çini, seramik, cam, tekstil,
halı-kilim, tezhip hayatımızın içine işlemiş. Biz çaput
kilimlerin üzerine basarak büyüdük. İnsan gözünün önünde
sürekli duran bir objeye değer vermez. Hayatımızın parçası,
annelerimizin, anneannelerimizin ellerinde hayat bulan nice halılar,
kilimler bizim için zaten çok sıradan… Bu sıradan durum temel
ihtiyaçlarımızla birleşiyor düşüncesindeyim. İhtiyaçlar da
geleneksel yöntemler bozulmadan karşılanıyor.
Hala evlerimizde yer
yaygısı olarak halı kullanıyoruz. Yıllar ne kadar hızla geçerse
geçsin, yazılı olmayan sessiz kaidelerin içinde geleneksel
dokumacılık devam ediyor…
Fırat Neziroğlu hakkında daha fazla biligi için : http://firatneziroglu.com/