28 Mart 2015 Cumartesi

Çağdaş Bir Dokumacı ile Osmanlı Saray Halıları
Fırat Naziroğlu

Uluslararası bir sanatçı olan Fırat Neziroğlu ile Arkas Sanat Merkezi' nin"Osmanlı Saray Halıları" sergisini gezdik. Henüz gezemeyenler ve yeniden görmek isteyenler için farklı bir pencere açacağını düşündük. 
"İzmir için iyi birşey yapmak" isteyenlerden olan Fırat Neziroğlu ile, kurucusu olduğu Lab Alternative Arts' ın 1 Nisan' daki açılışı öncesi, çok keyifli ve eğitici bir söyleşi yaptık.


Çağdaş ve Geleneksel Dokuma Sanatı arasında ayrışan ve buluşan noktalar nelerdir?

Kökleri dünya tarihinin en eski örneklerine dayanan Anadolu Dokumacılığı; Çatalhöyük’te bulunan dokuma parçaları ile bizlere büyük bir hazinenin üzerinde durduğumuzu hatırlatır.
Geleneksel Anadolu Dokumaları birer alfabedir. Dokuyucunun hüznünü, mutluluğunu, söyleyemediklerini aktardığı geçmişten gelen bir tablet gibidir. Günümüzde de Çağdaş Sanatın geldiği nokta benzer değil midir? Çağdaş Sanat Üreticisi de dışa vurumunu aynı şekilde eserlerindeki simge ve semboller ile aktarmaz mı bizlere?
Geleneksel dokuma sanatının kendine has kuralları ve kalıpları vardır. Bu kurallar nesilden nesile aktarılmış, değiştirilmesi yazılı olmayan sözel yollarla yasaklanmıştır. Geleneksel Sanatımıza yön veren en önemli kurallar dini gelenekler çerçevesi içindedir; kişileri resmetme geleneği olmadığı için derin bir doğa betimlemesi görülmektedir. Hayvanlar ve bitkilerin yorumlanması geleneği yanında tipografik tasarımlar tam anlamıyla ruhani bir yolculuk içindedir.
Simge ve semboller, içerdikleri dini ve mistik anlamlarla düzenlenir. Birbiri ardına tekrar eden geometrik diziler ve şekiller; dünyayı anlamaya çalışan dönemin insanları için birer içsel yolculuktur. Anadolu göçebe kültürü, Selçuklu ve Osmanlı kültürleri birbiri üzerinde gelişip her biri ayrı simge ve sembollerle bize eşsiz örnekler sunar.
Çağdaş dokuma sanatının literatüre giren en önemli kelimesi LİF SANATI olmuştur. Bu kelime dilimize, akademik birçok kaynakta görülebileceği üzere Suhandan Özay’ın hediyesidir. Çağdaş dokuma sanatının kendini ifade ediş biçimi bireysel yaşam detaylarından ilhamla çok çeşitlidir. Günümüz sanatçıları; malzemede sınır tanımaz halde ve tekstil tekniklerini belirli kurallara bağlı kalmadan yorumlamaktadır. Uluslararası lif sanatı sergilerinde izlediğimiz pek çok eser; dokuma, örgü, baskı, dikiş, aplike, binpare gibi tekniklerin yorumlarıdır. Çağdaş halıları incelediğimizde, desenlerin birer yağlıboya gibi dokunduğunu görürüz. Halılar birer tablo olma yolunda ilerlemekteler. Evlerimizde kullandığımız halılarda rölyef etkiler görmekteyiz. Soyut sanatın yoğunluğundan gerçekçiliğe geçiş günümüz dokumacılığı için son dönem eğilimleri arasında önde durmaktadır.


Geleneksel dokuma sanatından teknik, üslup açısından ilham aldığınız özellikler nelerdir?
Geleneksel Anadolu Dokuma tekniğini hiç değiştirmeden aynı şekilde uyguluyorum. Bu kadim bilgi, içinde çok derin anlamlar barındırıyor. Dokuma hayat gibidir. İlk sırayı dokumadan üzerine yeni sıraları inşa edemeyiz. Hata yaptığımızı fark edip sökersek ipliğimizde izlerini görürüz.
Ancak Üslup açısından geleneksel yöntemler arasında sadece renk dizilerinin kullanılış biçimlerinden etkileniyorum. Zaman içinde gelişen sosyal ve kültürel yaşamın sonuçlarını değerlendiriyorum. Benim için en belirleyici durum günümüz insan halleri. Sanat dilimi belirlediğim, sınırlarımı çizdiğim tüm değerler, dokuduğum portrelerin gözlerinde saklı.
Dokumada gerçekliğe ulaşmak için tam bir geleneksel Dokuma Ustası gibi çalışıyorum. Ancak aradığım daha başka cevaplar var.
“Gece; ay ışığının aydınlattığı sokaktaki ışık ve gölge arasında nasıl bir kontur vardır?” , “Nehrin suyu, denizin suyu ile karıştığında bu iki su arasında nasıl bir çizgi vardır” sorularının cevabını arıyorum.


Osmanlı’dan günümüze dokumacılığa bakış açınız ? ( değişimler-gelişmeler)
Osmanlı’nın zengin dokuma kültüründe benim için en belirgin malzeme ipek. İpek dokumaların günümüzde eski kalitesiyle dokunamamasının gözden kaçan çok önemli bir nedeni var. Kentlerdeki plansız yapılaşma. İpek; ipek böceğinden elde edilir, İpek böceği dut ağacı ile beslenir. Bursa’nın en verimli dutluk arazileri üzerinde artık binalar var. Kendi ipeğimizi üretecek alanımız yok denecek kadar az. Koyunların dolaşacağı, otlayacağı alanlar da aynı şekilde. Çukurova’nın pamuk tarlalarından söz etmek bana hüzün veriyor. Bu gözden kaçan durum yıllar içinde bizi çok gerilere götürdü.
Bunun yanında endüstrinin gelişmesi sonrası, bilişim sektörüyle birleşen fikirler doğrultusunda dokuma tezgâhları bilgisayar desteği ile çalışmaya başladı. Desenlerdeki kusursuzluk benim için bir kusur. Hız çağında, artan talebi karşılamak için üretilen tek tip dokumalar benim için plastik poşetlerden farksız. Dokuyucunun elinden çıkan her ilmek ya da düğüm kendinden izler taşır, ruhunu yansıtır. Bazen küçük hatalar bizi düşünmeye sevkeder ve dokunmuş yüzey ile bağ kurmamıza yardımcı olur. Bugünün sabrı, hızlı yaşam biçimimize tezat.


Eserlerinizde esas aldığınız geleneksel unsurlar nelerdir?
Esas aldığım geleneksel unsurlar görsel değil, hislerle ilgili.
Bati müziğinde (tampere sistemde) iki yarim ses bir tam sesi oluşturur. Türk müziğinde ise iki tam ses arasında 9 koma sesi... Bu 9/1 ara seslere "ARIZA" derler. Her arızaya da bir dizi oluştururlar. Bu arızaların dizisine "MAKAM" denir.
İşte ben de hata yapmaktan bu yüzden korkmam. Aynen eski zaman yorumcuları gibi. Hatalarım ahenkle dokumalarıma yansırsa belki bir makam bulurum diyerek... Dokuma yaparken hep ayni teknik ile çalıştım. Alışılagelmiş dikdörtgen kilimler dokumak. Desenleri ve zemini dokurken çok vakit kaybettiğimi düşündüm. Acaba zemini dokumazsam, sadece deseni dokursam "NE OLUR?" diyerek bir deneme yaptım. Zeminde boşta kalan çözgü iplikleri beni rahatsız edince acaba "MİSİNA KULLANSAM NE OLUR?" diyerek misina zemin üzerine boşluklar içinde yüzen insan portrelerinden oluşan kilim desenleri dokumaya başladım.
Böylece daha önce örneği olmayan, şimdiye kadar taklit edilemeyen (taklit edilse de artık bir öneminin olmadığı) kendi dilim dediğim bir alan keşfetmiş oldum. Her dokumada birçok hata yapıyorum, bu hatalar beni gerçekliğe yaklaştırıyor. Yaklaştıkça problemler büyüyor. Büyüdükçe çözüm yolları artıyor. Arttıkça öğreniyorum, düşünüyorum, okuyorum, dokuyorum... Okudukça geçmişten dersler alıyorum.
Ritüellerin, simge ve sembollerin hayatın içine işlemesine; “an”daki farkındalığın, bir dokuyucunun, bir ebru sanatçısının, bir hat sanatçısının nefesi ile parmaklarının ucundaki bağda olduğuna inanıyorum.


Osmanlı halılarında sizi en çok ne etkiledi?
Osmanlı Halıları sergisini gezerken boyutlardan çok etkilendim. Boyumu aşan dokumaların nasıl dokunduğunu düşündükçe zaman içindeki hızlı temponun nasıl değişkenlik gösterdiğine şaşırıp kaldım. Dokumaların çözgü sıklıkları (dikey gerilen, üzerinde dokuma yapılan ipler ) beni her zaman şaşkına çevirir. Çocuk dokuyuculara neden gereksinim duyulduğunu hatırladım. Bir metrekare alanda 6000’den fazla düğümü olan bir dokumaya hangi incelikte parmakların gerektiğini bir de siz hayal edin.
Renklerin kombinasyonları ve desen çeşitliliğinden çok etkilendim. Bitki örtüsü, çiçekler, dönemin giyim modası, mimarisi ne kadar da etkili seçtiğimiz tasarım öğelerinde. Durup, sindirip, inceleyerek geçirdiğimiz her gün yaşamımızı görsel bir şölene çevirmek için yeter de artar bile.
Sergideki halıların hangi tezgahlarda dokunduğunu gösteren açıklamalar herşeyin ne kadar basit olduğunu anlatmaya yeter de artar bile. Birbirine çakılmış 4-5 tahta parçası arasına gerilen iplikler kadar basit. Hünerli ve sabırlı ellerden çıkan inanılmaz desenler gördüm bu sergide.



Geleneksel Dokumacılığın günümüze kadar taşınmasında rol oynayan faktörler sizce nelerdir?
Biz öyle zengin bir kültürle yoğrulmuşuz ki; çini, seramik, cam, tekstil, halı-kilim, tezhip hayatımızın içine işlemiş. Biz çaput kilimlerin üzerine basarak büyüdük. İnsan gözünün önünde sürekli duran bir objeye değer vermez. Hayatımızın parçası, annelerimizin, anneannelerimizin ellerinde hayat bulan nice halılar, kilimler bizim için zaten çok sıradan… Bu sıradan durum temel ihtiyaçlarımızla birleşiyor düşüncesindeyim. İhtiyaçlar da geleneksel yöntemler bozulmadan karşılanıyor.
Hala evlerimizde yer yaygısı olarak halı kullanıyoruz. Yıllar ne kadar hızla geçerse geçsin, yazılı olmayan sessiz kaidelerin içinde geleneksel dokumacılık devam ediyor…  


Fırat Neziroğlu hakkında daha fazla biligi için : http://firatneziroglu.com/